wWw.Selinindunyasi.tr.gg HoşGeLdİnİz... Eğlenmeniz dileğiyle..Yorumlarınızı lütfen esirgemeyiniz...Siteme yeni şeyler eklemeye çalışıyorum...Yeni sitem açılacak...
   
  SeLin'le EğLenmeye HazıR OL...Yepyeni Selinin Dunyasi...
  мαѕαℓℓαя üℓкєѕι
 

Noel Baba ve Pofpof

Pofpof çok üşümüştü. Kar aralıksız yağıyordu ve sığındığı bu arabanın altında bile hala soğuktan korunamıyordu. Patilerini gövdesinin altına alsa da üşümesine bir türlü engel olamıyordu. O sıra birilerinin arabaya bindiğini işitti ve hemen arabanın altından çıkmak için hamle yaptı. Hızla kaldırıma çıkıp koştu ve bir pencerenin pervazına atladı.

Pencere sonuna dek açıktı. Küçük bir çocuk yatağında uyuyordu. Bir an içeriye girip girmemeyi düşündü. Hava o kadar soğuktu ki dayanamayacaktı ve ne olursa olsun deyip pencereden içeriye girdi. Bir şey olursa diye de açık pencerenin yakınlarında bir yerlerde yatabilmek için yer aradı. En uygun yer çocuğun yatağının altıydı.

Oda sıcaktı ve sıcağı özlemişti. Tüylerinin ısınmaya başladığını hissetti ve yavaş yavaş uykuya daldı. Rüyasında yine annesini ve kardeşlerini göreceğinden emindi. Birlikte o sıcak yaz gününde buluşacaklardı.

Pofpof uykusundan bir gürültüyle uyandı. Önce pencereden kaçmak istedi. Ama geç kalmıştı. Odaya giren kişi pencerenin yanındaydı. Pofpof odaya girenin kendisini görmemesi için yatağın altına iyice saklandı. Odaya giren kişi;

- Pencere açık kalmış. Rüzgardan açıldı sanırım. Hemen kapatayım, dedi.

O sıra yatağında uyuyan küçük çocuk odaya girene seslendi :

- Anne?

- Efendim evladım.

- Ne yapıyorsun?

- Pencere açık kalmış. Onu kapatıyorum. Üşümeyesin diye. Hem sen daha uyu. Yemek saati geldiğinde seni kaldıracağım.

Küçük çocuk tekrar uykuya daldı. Pofpof şaşkınlık içindeydi. Pencere kapanmıştı. Şimdi nasıl dışarı çıkacaktı. Yavaş yavaş odayı araştırmaya başladı. Odanın kapısı aralıktı ve içeriden ışık geliyordu. Işığın olduğu yere doğru yavaş yavaş yürüdü. Evin salonu olmalıydı. Bir kadın ve bir erkek bir sobanın karşısında oturmuşlar konuşuyorlardı. Pofpof herhalde küçük çocuğun annesi ile babası olmalılar diye düşündü.

- Nasıl iyi mi durumu, diye sordu adam.

- Daha iyice. İlaçlar iyi geliyor. Ama çok yorgun, dedi kadın.

- Eee, kolay değil dedi, adam. Neyse ki kazayı ucuz atlattı. Daha da kötü olabilirdi, dedi adam.

- Evet dedi. Neyse ki sadece küçük yaralarla kurtardık.

Pofpof kadınla erkeğin konuşmasından küçük çocuğun ağaçtan düştüğünü öğrendi. Okul çıkışında oyun oynamak isterken çıktıkları ağaçtan küçük çocuk düşmüştü. Ama neyse ki yer kar kaplı olduğundan bir yerlere çarpmamış ama yine de bir kaç yeri çizilmişti. Doktor yaraları için ilaç vermiş ve dinlenmesini tavsiye etmişti. Pofpof çocuğun annesi ile babasının konuşmalarına yeniden kulak kabarttı.

- Bugün yılbaşı ve ona bu yıl da hediye alamadık, dedi kadın.

- Evet. Ama paramız sadece doktora yetti, dedi adam.

- Evet ne yazık ki öyle , dedi kadın.

- Uzun süredir iş bulamadım, dedi adam.

- Biliyorum, üzme canını, umarım yakında bulursun, dedi kadın.

- Ama aileme yardımcı olamadığım için çok üzülüyorum, dedi adam.

Pofpof tekrar küçük çocuğun odasına döndü. Küçük çocuk uyuyordu. Bir kolu kocaman bir sargı bezi ile sarılmıştı. Alnında da küçük küçük çizikler vardı. Pofpof küçük çocuk için üzüldü. Pofpof küçük çocuğa tam bakarken, çocuk uyandı. Pofpof hızla yatağın altına saklandı. Küçük çocuk salona doğru gitti. Pofpof da çaktırmadan arkasından gitti. Küçük çocuk annesini, babasını sarılıp öptü. Onlara iyi yıllar diledi. Annesi ve babası da küçük çocuğu öptü ve onlar da ona iyi bir yıl dilediler. Küçük çocuk annesi ile babasının kendisine hediye alamadıklarını biliyordu. Onların hediye alamadıklarından dolayı üzüldüklerini de biliyordu. O yüzden küçük çocuk annesi ve babasına “bana ne hediye aldınız?” diye sormadı. Odasına geri döndü. Üzgün bir şekilde yatağına girdi ve uyumaya başladı.

Pofpof olanlara çok üzülmüştü. Salona gidip küçük çocuğun annesine ve babasına baktı. Onlar da çok üzgündüler. Pofpof bir şeyler yapmak istiyordu. Bu durumu değiştirmek ve bu üzgün insanları mutlu etmek istiyordu. Ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Pofpof ne yapabileceğini düşünüp dururken, birden annesinin kendisine anlattığı bir hikaye aklına geldi. Hikayeye göre Noel Baba yardıma muhtaç insanları hediyelerle sevindirebilirdi. Noel Baba’nın hediyeler vererek yardım ettiği çok kişi vardı. Pofpof “acaba ben de Noel Baba’yı mı çağırsam, gelir mi” diye düşündü. Ama Noel Baba’nın gerçek olup olmadığını bilmiyordu. “En iyisi denemek” diye düşündü Pofpof ve kısık bir sesle “Noel Baba gerçeksen ortaya çık” diye seslenmeye başladı. Noel Baba’nın kendisini işitebileceğinden emin değildi. Pofpof beşinci kez “Noel Baba gerçeksen ortaya çık” diye seslenmeye hazırlanıyordu ki odanın ortasında birden beyaz bir toz bulutu beliriverdi. Pofpof ne olduğunu anlamaya çalışırken beyaz toz bulutunun içinden Noel Baba çıkıverdi.

- Beni sen mi çağırdın, dedi Noel Baba Pofpof'a dönerek.

Pofpof çok korkmuştu ama hem de çok sevinmişti. Noel Baba’nın gerçek olmadığını düşünmeye başlayacakken Noel Baba birden karşısında belirivermişti. Pofpof zorlukla konuşarak ;

- Evet, ben çağırdım sizi, diyebildi.

- İyi, pekiyi ne istiyorsun, dedi Noel Baba.

- Hiçbir şey istemiyorum, dedi Pofpof.

- Hiçbir şey istemiyor musun? Ama nasıl olur herkes benden yılbaşı için bir şey ister, dedi Noel Baba.

- Pekiyi istenilen şeyler gerçek olabilir mi, diye sordu Noel Baba’ya Pofpof.

- Benim adım Noel Baba, ben yüzyıllardır dilekler için hediyeler veririm, dedi Noel Baba ve ekledi, ama sadece üç tane istekte bulunabilirsin.

Pofpof bir an durdu ve Noel Baba’dan ne isteyebileceğini düşündü ve karar verdi.

- Tamam, Noel Baba üç tane isteğim var, dedi Pofpof.

- Seni dinliyorum, Pofpof dedi Noel Baba.

- Adımı nerden biliyorsun, dedi Pofpof.

- Ben bilirim dedi, gülerek Noel Baba.

- Birinci isteğim, dedi Pofpof, bu küçük çocuğa güzel bir hediye paketi istiyorum.

- İkinci isteğin nedir, dedi Noel Baba.

- İkinci isteğim, bu küçük çocuğun babasının iş bulması.

- Hmmm, dedi Noel Baba, başını sallayarak.

- Üçüncü isteğim ise annem ve kardeşlerimle birlikte huzur içinde yaşamak, dedi Pofpof.

- Peki şimdi gözlerini kapa dedi, Noel Baba.

Pofpof gözlerini kapadı. Burnuna çok güzel kokular geliyordu. Pencerenin açıldığını hissetti. Sert bir rüzgar odanın içine girdi.

- Şimdi gözlerini açabilirsin, dedi Noel Baba.

Pofpof gözlerini açtı. Ama Noel Baba’yı göremedi. Pofpof bir baktı güzel bir sepette annesi ve kardeşleri ile beraber. Odaya baktı. Küçük çocuğun odasındaydılar. Birden kapı açıldı. Küçük çocuk elinde bir tabak dolusu yemekle gelmişti. Küçük çocuk Pofpof’a dönerek şöyle dedi :

- Off Pofpof gene çok uyumuşsun. Haydi uyan. Bak annen ve kardeşlerin çoktan uyandı bile ve de yemeklerini yediler. Sana da çok güzel yemekler getirdim. Hem bugün babam işten dönerken bana çok güzel bir bisiklet almış, yılbaşı hediyesi olarak. Yemeğini yedikten sonra sana onu göstereyim.

 kurulup tatlı bir mırıltı ile yaşlı adamı seyretmeye koyuldu.

 

-  B İ T T İ -






İyilikler Ülkesi

 

Çok çok uzak diyarlarda, dağların üzerinde, okyanusların altında, güneşi ve ayın aynı anda gözüktüğü bir ülkede, mutlu bir halk yaşarmış. Dağlar ve tepeler papatyalar, menekşeler, laleler ve gelincik çiçekleri ile bezeli çimenlerle kaplı imiş. Ağaçlar ise her zaman meyve verir, muz ve elma kokuları dağlardan kente inermiş. Altın renkli balıkların oyunlar oynadığı bir dere kentin içinden geçerek karacaların su içtiği düzlüğe varmadan büyük ve gösterişli bir şelaleye dönüşürmüş. Bülbüller, kanaryalar ve beyaz güvercinler dallardan dalara konar ve hep şarkı söylerlermiş. Evlerin kapıları hiç kilitlenmez, hiç kimse hiç kimseye kötülük yapmazmış. Kapı önlerinde, pencerelerde ya da evlerin içlerindeki serin avlularda kediler, köpekler, kaplumbağalar arkadaşça yaşarlarmış. İyilikler Ülkesi imiş, bu ülkenin adı. Ne bir yöneticisi, ne bir kralı ne de başkanı varmış. Herkes işini bilir yapması gerekeni aksatmadan ve keyifle yaparmış. Aşçı meyveli kekleri hep saat dörtte hazırlar, ressam her gün bir resim yapar, terzi ise en güzel kumaşlardan herkese güzel elbiseler dikermiş.

İyilikler Ülkesi’nin yerini kimseler bilmezmiş. Çok gizli bir kapıdan bu ülkeye girilirmiş. Gizli kapı kentin orta yerinde bulunan çeşmenin hemen yanına açılırmış. Kuşlar çeşmenin fıskiyelerinde neşeyle kanatlarını yıkar, kediler ve köpekler ise susadıklarında tertemiz sudan kana kana içerlermiş. İyilikler Ülkesi’nde kimse yaşlanmaz, çocuklar büyüdüklerinde en fazla 30 yaşında olur ve bir daha da yaşları ilerlemezmiş.

Ceviz kabuklarından yapılan büyük gizli kapı ayda bir kere açılır ve her seferinde yeni çocukları İyilikler Ülkesi’ne getirirmiş. Sapsarı saçları olan güzel bir kadın onları karşılar, onlara hoşgeldiniz armağanları sunarmış. Çocuklar bazen anne ve babaları ile bazen dost edindikleri kedileri, köpekleri, kuşları ya da kaplumbağaları ile gelirlermiş. Çocuklar ilk olarak atların serbestçe koştuğu, geyiklerin ve karacaların yarış yaptığı büyük yeşil düzlüğü ziyaret eder ve bu muhteşem gösteriyi izlerlermiş. Genç bir adam gelir onlara limonata ve şekerleme ikram edermiş.

Her gün güneş ve ay aynı anda sabah saat 7’de doğarmış İyilikler Ülkesi’nde ve saat gece 12’de de batarmış. Güneş ve ay battığında binlerce yıldız geceyi aydınlatır, gökyüzünü mücevher kutusu gibi ışıl ışıl ederlermiş. Gökkuşağı da hiç eksik olmazmış İyilikler Ülkesi’nde, her sabah 10’da kentin üzerinde gökkuşağı oluşur ve kent halkı meydanda toplanıp keyifle gökkuşağına bakarlarmış. Sonra şarkılar söyleyerek gökkuşağını uğurlarlarmış.

Bir gün küçük bir kedi ormanda yolunu kaybetmiş ve büyük bir Sedir ağacına tırmanmaya çalışırken ayağı kaymış ve hızla yere düşmeye başlamış. Çok korkmuş. Yere çaptığında bir yerlerine bir şeyler olacak diye kendini öyle bir sıkmış ki, tam yere çarpacakken yerdeki kurumuş yapraklar havalanmış, havalanmış, küçük kedinin etrafında dönemeye başlamışlar. Küçük kedi yere çarpmayı beklerken yaprakların arasından geçmiş ve birden beyaz bulutların üzerinde kendini uçarken bulmuş. Yunuslar beyaz bulutların arasından tıpkı denizdeymiş gibi bir çıkıp havada neşeli taklalar atarak tekrar beyaz bulutların arasına giriyormuş. Kelebekler ise küçük kedinin başının üzerinde tatlı tatlı uçup daireler çiziyormuş ve birden küçük kedi kendini bir başka ormanda bir çam ağacının dibinde bulmuş. Şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışırken çam ağacının arkasından birinin seslendiğini duymuş.

- Hişşt, Merhaba! Merhaba, buraya baksana!

Küçük kedi sesin geldiği yere bir bakmış ki gözlerine inanamış kocaman bir uğur böceği ona seslenmekte imiş. Hayretler içinde kalarak :

- Bana mı sesleniyorsun, demiş.

Benekleri ile pırıl pırıl parlayan kocaman uğur böceği ise :

- Evet, sana sesleniyorum. Benim adım Popilina. Sana rehberlik yapmam için gönderildim, demiş.

Küçük kedinin hayreti sona ermemiş ve dönüp,

- Ama nasıl anlayamadım demiş. Ben biraz önce bir ağaçtan düşüyordum ama şimdi adını bile bilmediğim bir yerdeyim, demiş.

Uğur böceği Popilina ise :

- Merak etme, sana bir şey olmadı. Hem korkacak bir şey de yok, seni çok güzel bir yere götüreceğim, demiş. Şimdi beni izle.

Küçük kedi, uğur böceği Popilina’yı izlemeye başlamış. Popilina yeşiliklerle kaplı bir yığının içine girmiş ve yeşilliklerin ardında kocaman bir kapı çıkmış. Sonra kapının koluna doğru uçmuş ve sihirli sözcükler söylemeye başlamış :

- Güzel ceviz kapı, güzel ceviz kapı, aç kendini bize yavaş yavaş ve bize izin ver geçelim, demiş.

Kocaman kapının üzerinde bir yüz belirmiş. Tebessüm eden çok sevimli bir yüz imiş.

- Merhaba, Popilina, hoşgeldin, demiş kapıda beliren yüz. Bize bu kez kimi getirdin, diye sormuş.

Popilina, küçük kediyi işaret ederek :

- Küçük sevimli bir dostumuzu getirdim, minik bir kedi, biraz önce bir yerlerde bir ağaçtan düşüyordu, demiş.

Kapıda beliren yüz ise gülerek ;

- Anladım, hoşgeldin küçük kedi, kapıyı açıyorum, demiş.

Kapı açılırken kanatları olan iki beyaz at kapının üzerinde uçmaya başlamışlar. Bir yanda uçuyorlar bir yandan şarkı söylüyorlarmış. Uğur böceği Popilina ;

- Bu senin hoşgeldin şarkın, gel sakın korkma, demiş.

Popilina ve küçük kedi kapıdan içeri girmişler. Mis gibi kokuların yayıldığı, kenarlarında rengarenek çiçeklerin bulunduğu bir patikadan yürümeye başlamışlar. Az gitmişler ve uz gitmişler ve bir büyük kayanın önüne gelmişler. Kaya o kadar büyük o kadar büyükmüş ki hiç bir şekilde üzerine çıkılmasına imkan yokmuş. Ama kayanın üzerinde bir başka kapı bulunuyormuş. Popilina, küçük kediye dönmüş ;

- Şimdi, sana bir pelerin giydireceğim demiş. Eğer iyiliğe gerçekten inanırsan ama gerçekten inanırsan bu pelerinle havalanacak ve kapıya doğru uçacaksın. Kapı senin için sonuna dek açılacak ve çok güzel bir armağan alacaksın, demiş. Şimdi gözlerini kapa, küçük kedi.

Küçük kedi, olanlara bir türlü inanamıyormuş, ama gözlerini yine de kapatmış. Gözlerini açtığında üzerinde parıltılı pullar bulunan gökkuşağı renklerinde bir pelerin olduğunu farketmiş. Popilina,

- Şimdi sıra sende. Gözlerini kapat ve iyiliği düşün, demiş.

Küçük kedi, gözlerini kapatmış ama aklına hiçbir şey gelmiyormuş. Gözlerini iyice sıkmış. Ama yine bir şey gelmemiş. Sonra üzgün bir şekilde gözlerini açmış ve uğur böceği Popilina’ya dönerek ;

- Yapamıyorum, aklıma hiçbir şey gelmiyor, demiş.

Popilina gülerek ;

- Cesaretini topla, yapabilirsin, aslında çok kolay, sadece iyiliği düşün demiş.

Küçük kedi yine gözlerini kapamış. Düşünmeye çalışmış, çalışmış, aklına yine hiçbir şey gelmiyormuş. Tam gözlerini açacakken ağaçtan neden düştüğünü hatırlamış. Ağaca tırmanırken yoluna küçük bir tırtıl çıkmış. Küçük tırtıl sabah kahvaltısını etmek için ağacın dallarındaki yapraklara doğru yavaş yavaş gidyormuş. Küçük kedi onu son anda farketmiş. Üzerine tam basacakken trtılın canını yakmamak için ayağını kaldırıp başka bir dala basmaya çalışmış ama o dala ayağı yetişememiş ve işte o anda ağaçtan düşmeye başlamış. Küçük kedi ağaçtan düşmesine sebep olsa da küçük tırtılın üzerine basmadığına çok memnun olmuş. Bunu hatırladığı an bir de farketmiş ki ayağı yavaş yavaş yerden kesilmiş ve pelerin onu yukarıya doğru çıkarmaya başlamış. Uğur böceği Popilina aşağıdan ona seslenmiş.

- Bak başardın işte, iyiliği düşündün ve iyilik yaptığın için kazandın. Şimdi İyilikler Ülkesi’ne kabul edildin. Hoşçakal, demiş.

Küçük kedi mutluluk içinde imiş. Uçmanın keyfine varmış ve kayanın üzerindeki kapıya doğru yönelmiş. Kapı sonuna dek açılmış ve küçük kedi kapıdan içeriye uçarak girmiş. Sonra içi çiçekler, rengarenk toplarla dolu uzun bir yolda uçarak devam etmiş. İçinde çok güzel renkte midyeler olan denizleri, yemyeşil ağaçlarla kaplı dağları geçmiş. Yolu ona pelerin gösteriyormuş. Sonra uzakta masmavi bir denizin ortasında bir ada görmüş. Pelerin rüzgar kesmiş ve küçük kedi yavaş yavaş aşağıya doğru indiğini fark etmiş. Yere indiğinde ise bir de bakmış ki İyilikler Ülkesi’nin kent meydanındaki çeşmenin yanıbaşındaymış. Sapsarı saçları olan güzel bir kadın gelerek ona ;

- Hoşgeldin minik kedi, İyilikler Ülkesi’ne hoşgeldin. Artık hep bu güzel ülkede yaşayacaksın, demiş.

Küçük kedi mutluluk ve şaşkınlık içinde etrafına bakınırken, sapsarı saçları olan güzel kadın ;

- Şimdi sana hediyeni verme zamanı, arkanı döndüğünde hediyeni göreceksin, demiş.

Küçük kedi arkasını döndüğünde bir de ne görsün. Uzun zamandır görmediği annesi, babası, kardeşleri ve arkadaşları karşısında durmuyor mu. Çok sevinmiş, hemen onlara doğru koşmuş. Kediler birbirlerine sarılmışlar, birbilerinin kulaklarıı ve başlarını sevgilerini belli etmek için yalamışlar. Küçük kedi iyilikleri düşündüğüne, küçük tırtılı incitmediğine öyle sevinmiş öyle sevinmiş ki. Herkesin duyabileceği bir sesle şöyle demiş.

- Teşekkür ederim sevgili tırtıl. Bana bu armağanı verdiğin için teşekkür ederim.

Küçük kedi ve sevdikleri, bütün kötülüklerden uzakta hep İyilikler Ülkesi’nde yaşamışlar. Hala da orda imişler. Belki bakarsınız bir gün siz de İyilikler Ülkesi’ne kabul edilirsiniz. Hep iyiliği düşünün, tıpkı İyilikler Ülkesi’nde yaşayan tüm canlılar gibi.

-  B İ T T İ -

 
 
  Bugün 17366 ziyaretçi (61694 klik) kişi burdaydı! 2008 Temmuz...  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol